Ayrımcılık Çeşitleri
3.
Engelli (Özürlü) Birey Ayrımcılığı
Her insan sağ
ve tam doğmak zorunda değildir. Bazen de insanlar doğuştan engelli doğabilir
veyahut sonradan herhangi bir engele sahip olabilirler. Ancak bu kimseye hiçbir
şekilde onlara yönelik olacak şekilde herhangi bir ayrım hakkı tanımamaktadır.
Pozitif ayrımcılık düzenlemeleri kabul edilir ve savunulabilirdir. Sağ ve tam
bireylere göre bazı nitelikleri eksik bireylerin iş yaşamında istihdam edilmesi
için gerekli ancak yeterliliği sağlanmamış gelişmeler mevcuttur. Engelliler Hakkında Kanun ve 25.09.2009’da
Resmi Gazetede yayımlanan Yurtiçinde İşe
Yerleştirme Hizmetleri Hakkında Yönetmeliğe göre; işverenler, elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları
özel sektör işyerlerinde çalıştırdıkları işçi sayısının yüzde üçü kadar özürlü,
kamu işyerlerinde ise yüzde dördü kadar
özürlü ve yüzde ikisi kadar da eski hükümlü işçiyi, tarım ve orman
işlerinin yapıldığı işyerlerinde ise 51 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları
özel sektör işyerlerinde yüzde üç özürlü, kamu işyerlerinde ise yüzde dört
özürlü ile yüzde iki eski hükümlü işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına
uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler. Zorunlu çalıştırılacak özürlü ve
eski hükümlü işçi sayısının tespitinde belirli veya belirsiz süreli iş
sözleşmesine göre çalıştırılan tüm işçiler esas alınır. Kısmi süreli iş
sözleşmesine göre çalışanlar çalışma süreleri dikkate alınarak tam süreli
çalışmaya dönüştürülür ve işyerindeki tam süreli çalışan işçi sayısına ilave
edilir. İşyerinde kısmi süreli olarak çalıştırılan özürlü ve eski hükümlü işçi
bulunması halinde bunlar da çalışma süreleri dikkate alınarak tam süreli
çalışmaya dönüştürülür ve toplam işçi sayısından düşülür. Oranın
hesaplanmasında yarıma kadar kesirler dikkate alınmaz. Yarım ve daha fazla olan
kesirler tama dönüştürülür. İşçi sayısının tespitinde yer altı ve su altı
işlerinde çalışanlar hesaba katılmaz.
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanuna
göre kurulan özel güvenlik şirketleri ile kurumların kendi ihtiyacı için
kurduğu güvenlik birimlerinde güvenlik elemanı olarak çalışan işçiler özürlü ve
eski hükümlü işçi sayısının tespitinde dikkate alınmaz. Çalıştırılan özürlü ve
eski hükümlü işçiler, toplam işçi sayısının hesabında dikkate alınmaz. Aynı il
sınırları içinde birden fazla işyeri bulunan işverenin bu kapsamda
çalıştırmakla yükümlü olduğu işçi sayısı, toplam işçi sayısına göre hesaplanır.
Özürlü ve eski hükümlünün talebi halinde, işyerlerinde kısmi süreli çalışma
yapan işveren tarafından özürlü ve eski hükümlüler kısmi süreli iş
sözleşmesiyle de istihdam edilebilir. Zorunlu çalıştırma yükümlülüğü, kısmi
süreli çalıştırma ile karşılanmak istendiğinde, kısmi süreli işçi sayısı
birinci fıkrada belirtilen usul ile belirlenir.
Bu tip
düzenlemeler pozitif ayrımcılığa yöneliktir ve bir şekilde diğer insanlardan
geri düşmüş insanlar için yapılması gerekli normatif düzenlemelerdir. Negatif
ayrımcılığın her türlüsüne karşı iken pozitif ayrımcılığın olması gerektiğine
inanıyoruz.
4. Irk Ayrımcılığı
Ülkemiz
kozmopolit bir yapıda olduğu için içerisinde çok fazla etnik yapı
bulundurmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce de Osmanlı Devleti
içerisinde fazlaca etnik yapı barındırdığından bu iç içe geçmişlik ortak bir
yaşamın gerektirdiği gibi olmuştur. Özellikle Türk/Kürt ekseninde, bunun
yanında; Laz, Çerkes gibi diğer etnik grupların herhangi bir iş ilişkisinde
sadece ırksal bir ayrıma gidilmesi açık bir ayrımcılık sorunudur ve hukuki yola
gidilmesi gerekmektedir.
Ayrımcılığın
her türlüsü zararlı ve yasaktır, kabul edilemez. Irksal ayrımcılığın iş
hukukundan kaynaklanan tazminatının yanında cezai de bir sorumluluk doğurucu
etkisi mevcuttur.
5.
Din Ayrımcılığı
Kozmopolit
yapının bir diğer gereği de farklı dinlere mensup insanların bir arada
yaşayabilmesidir. Dinler arası hoşgörünün olması, insanların birbirine
dinlerden ayrık tutarak davranması asıldır ancak bazen iş yaşamında,
Müslüman/Hristiyan düzleminde sıkıntılar yaşanabilmektedir. Keza mezhepsel bir
sorun da Alevi/Sünni mezhepleri arasında yaşanabilmektedir. Dini günlerde diğer
din veya mezhep mensubuna toplumsal bir baskı ile başlayan durumlar ayrımcılık
ve işe son verme şeklinde sonuçlanabilmektedir. Bu da diğer ayrımcılık
türlerinde olduğu gibi hukuki yola gidilmesi ve gerekli tazminatın alınmasını
gerektiren bir durumdur, cezai sorumluluk doğurucu etkisi de vardır.