Öz
Makalemizde
Vergi Ceza Hukukunun doktrinde yer almaya başlaması ile birlikte bu hukuk
dalına ait uygulama ve yargılama usullerinin ne olduğuna dair genel nitelikte
açıklamalara yer verilmiş, bu hukuk alanına ilişkin özel mevzuat ve uzman
mahkeme ihtiyacı vurgulanmıştır. Vergi ceza hukukunun multi-disipliner bir
hukuk alanı olması nedeniyle bu gereklerin karşılanmamasının yakın gelecekte
sıkıntılara sebep olacağı düşünülmektedir.
Anahtar
Kelimeler
Vergi
Hukuku, Ceza Hukuku, İdare Hukuku, Vergi Ceza Hukuku, Vergi Kabahatleri, Vergi
Suçları, Vergi Usul Kanunu
Vergi
Ceza Hukuku Kavramı
Vergi ceza hukuku,
doktrine son dönemde girmiş; vergi hukuku, ceza hukuku ve idare hukuku
disiplinlerinin birlikte değerlendirildiği bir alandır. Vergi ceza hukuku
günümüzde başlı başına bir alan olarak değerlendirilmediği için, yasal bir
tanımı olmamakla birlikte, vergi hukukunun içerisinde kabul gören vergi
kabahatleri ve vergi suçlarının değerlendirildiği bir alandır. Vergi
kabahatleri yönünden idare hukukuna yakınlaşmakta, vergi suçları yönünden ceza
hukukuna yakınlaştığı söylenebilir. Özünü vergi usul kanunundan alan vergi ceza
hukuku doktrini, vergi hukuku altında değerlendirilen multi-disipliner bir
hukuk dalıdır.
2014
yılı itibariyle Vergi Ceza Hukuku ve Diğer Hukuk Dallarıyla İlişkisi
Vergi Ceza Hukukunun
yakın ilişkide bulunduğu kavramlar ve hukuk dalları ile ilgili olarak şu tanım
ve açıklamalar yol göstericidir: Vergi hukuku, kamu tarafından
karşılıksız olan ve gerektiğinde cebir kullanılarak alınan vergi, harç, resim gibi
isimlerle adlandırılan bazı kamu gelirlerinin tarh, tebliğ, tahakkuk ve
tahsilat süreçlerini düzenleyen hukuk dalıdır. Vergi hukukunun temel kanunu
vergi usul kanunudur.
Ceza hukuku temelde,
suç kapsamına giren fiillerin incelenmesi ve buna ilişkin verilecek ceza ile
yapılacak yargılamayı inceleyen hukuk dalıdır.
Kabahat ise; esasen
idari yapıdan kaynaklanan ve bunların devlet ya da idarenin çıkarlarına karşı
icrai veya ihmali olarak yönelen hareketler olduğu şeklinde tanımlanmaktadır.
Vergi hukukunda var
olan vergilerin alınamaması veya vergi kaçakçılığı gibi aykırı durumlara
ilişkin de bazı düzenlemeler yapılmıştır. Vergi usul kanunu dördüncü kitabında
ceza hükümleri başlığıyla vergi kabahatleri ve vergi suçlarına ilişkin
düzenlemeler yapılmıştır. Her ne kadar bu kanun özel bir kanun olan vergi usul
kanununda düzenlenmiş olsa da özellikle vergi kaçakçılığı açısından ceza
hukukunun genel hükümlerine gidiliyor olması sebebiyle vergi yargılamasının tam
olarak nereye tekabül ettiği ve vergi ceza hukukunun ne olduğu doktrinde
tartışmalı olmakla birlikte bazı konularda çoğunluk görüşü yoğunlaşmıştır
diyebiliriz. Şöyle ki doktrinde vergi kabahatleri ve vergi cezaları hangi
hukukun altında incelenmelidir konusunu araştırdığımızda;
Vergi suç ve cezaları
için tek başına Ceza Hukuku ya da Kabahatler Hukukundan ilerlemenin mümkün
olmadığı; mali nitelikte idarenin yetkisine dayalı suç ve cezalar(vergi zıyaı
ve usulsüzlük cezaları) bakımından idari nitelikte bir alan olan kabahatler
hukukuna gidilmesi, ceza hukuku anlamında olan suç ve cezalar (kaçakçılık
suçları) bakımından ise ceza hukukunda başvurulduğu çoğunluk görüşünce
benimsenen bir durumdur.
Kabahatler Kanunu Ek
Madde 1 - (Ek: 11/5/2005-5348/5 Md.)
“4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı
Vergi Usul Kanununda yer alan vergi mahkemelerinin görevine ilişkin hükümler
saklıdır. Hükmü bizlere vergi kabahatleri açısından hangi hükümlerin
uygulanacağı konusunda bir fikir vermektedir.” Düzenlemesi bu şekildedir. Bu
düzenlemeyle ilgili Sayın Gerçek’in ifade ettiğine göre; “Vergi mahkemelerinin
görevine giren hususlarla ilgili olarak vergi hukukunun kendisine özgü
özellikleri dolayısıyla 213 sayılı Kanun’da ayrıntılı düzenlemelere yer
verilmiştir. Bu hükümlerin vergi uyuşmazlıklarına ilişkin olarak muhafazasında
fayda mülahaza edilerek, Kabahatler Kanunu’nun usule ilişkin hükümlerinin vergi
cezaları açısından uygulanmaması yönünde bir istisna hükmüne yer verilmiştir.”
Eğer kanun koyucu
ilgili kanuna açık bir atıf koyma iradesini göstermiş olsaydı bunu
değişikliklerde ek olarak koyar veya ek-1 madde gibi bir istisna koymazdı
diyebiliriz.
Doktrinde özellikle
kabahatler kanunu ve vergi usul kanunu değişikliklerinden sonra vergi ceza
hukuku kavramı tartışılmaya başlanmış ve artık Vergi Ceza Hukuku kavramı
varlığı kabul edilmiş bir kavram olarak göze çarpmaktadır. Tartışma
noktalarından biri de kümülatif bir hukuk olarak ortaya çıkan Vergi Ceza
Hukukun hangi hukuka daha yakın bir alan olduğu İdare Hukuku-Vergi Hukuku- Ceza
Hukuku alanlarından hangisinin alanında olduğu noktasında gidip gelmektedir.
Çoğunluktaki görüş her ne kadar kabahatler kanunu ve ceza hukuku atıfları olsa
da vergi ceza hukukunun vergi hukukunun bir alt dalı olduğu yönündedir. Bu
görüşe günümüz mevzuatı ve uygulaması gereği katılmaktayım.
Kabahatler Kanunu
Madde 2 – “Kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idarî yaptırım
uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlaşılır”.
Kabahatleri
cezalardan ayıran en büyük yan, kabahatler için öngörülen yaptırımların idari
kararla alınabilmesidir. Bu durumda idarenin inisiyatif yetkisi oldukça
fazladır. Bu durum ceza hukuku yargılamasında mahkeme kararıyla birlikte bir
cezai yaptırım haliyle karşımıza çıkmaktadır.
Kabahatler ile ceza
kanunları arasındaki temel farkın yanı sıra bir ayrım da var olan cezanın ya da
yaptırımın ağırlığı konusunda olmaktadır. Kabahatler temelde ceza kanunlarında
öngörülen yaptırımlara göre daha hafif olarak nitelendirilebilen
yaptırımlardır. Bu da normal şartlarda kabahat ve ceza arasındaki ayrımı bize
basit olarak belirten bir durumdur.
Vergi
Ceza Hukukunun Gerekliliği
Vergi usul kanununda,
doktrinde kabahat olarak nitelendirilen vergi zıyaı ve usulsüzlük cezalarına
ilişkin öngörülen yaptırımlar kabahatler kanununda alışık olduğumuz bir durumu
ne yazık ki yansıtmamaktadır. Şöyle bir örnek düşünecek olursak; milyonluk
vergi cezaları usulsüzlük ve zıyaı hallerinde idare tarafından
kesilebilmektedir. Bu noktada bu cezaların hukuk sisteminde hangi hukuk dalının
altında olduğu konusu tartışmaya yol açmaktadır. Milyonluk bir vergi cezasına
kabahat demek, 6 ay verilen bir suça cezai bir suç demek aslında kabahat ile
ceza hukuku anlamında bir suçun ayrımını yaparken temelde bir mantık hatası
olduğunu gösteriyor. Suçta ve cezada denge ile silahların eşitliği prensipleri
de dikkate alındığında hangisine kabahat hangisine ceza deneceği hususu çok da
kolay olmayan bir yere doğru gitmektedir.
Vergi kabahatlerine
ilişkin kesilen cezalara ilişkin genel süre kuralı olan 30 günlük dava açma
hakkı bulunmaktadır. Yürütmenin durdurulması yönünde bir karar alınamadığı
sürece, tahsil işlemini etkileyen bir durum yoktur. Vergi cezalarına ilişkin
ise; kaçakçılık suçlarına ilişkin ceza sınırlarına göre Asliye Ceza
Mahkemelerinin yani genel ceza kanunlarına göre bir yetkisi söz konusu
olmaktadır. Bu durum da aslında söz gelimi hakaret ve tehdit suçuna bakan bir
mahkemenin Vergi Usul Kanununca düzenlenmiş olan bir kaçakçılık suçuna baktığı
bir hal ortaya çıkmaktadır. Bu da aslında spesifik ve kendine has bir
düzenlemesi olan vergi ceza yargısının uzman bir mahkemece ve hâkimlerce
çözümlenmesi gereğini ortaya koymaktadır.
Bir örnekle
açıklayacak olursak; Vergi Usul Kanunu 359/b maddesinde sahte belge düzenleme
suçuna ilişkin 3 ila 5 yıl arası ceza öngörülmüştür. Bu suçu 3 yıl boyunca
işleyen kişiye bu ceza yıl hesabıyla 9 ila 15 yıl arası yargılama yapılarak
verilmektedir. Vergi kaçakçılığı suçuna ilişkin bir cezada kasten öldürme
suçunu işleyen kişi gibi bir cezai yaptırımla karşılaşılması bu yargılama
faaliyetinin kendine has bir düzende ilerletilmesi gerekliliğini ortaya
koymaktadır. Çünkü kaçakçılık suçu için ceza hukuku genel hükümlere göre
zincirleme suç düşünülebilecek ise de bu durum sahte belge düzenleme suçunda
yıl bazında gerçek içtima şeklinde uygulanmaktadır. Kanun değişikliğinin
2009’da yapılması ve vergi kaçakçılığı suçlarının 5 yıl geriye gidilerek
soruşturulduğu düşünüldüğünde 2014 yılından itibaren mali kaynaklı suçlarda
ağır mahkûmiyet hallerinin varlığını hep birlikte göreceğiz. Bu durum orantılı
ve ölçülü olması gereken bir hukuk sistemi için engel halini almaktadır.
Sonuç
Ülkemiz doktrininde
vergi ceza hukukunun varlığı kabul edilmiştir. Bu kabulde son yıllarda yapılan
AB uyum değişiklikleri, kabahatler kanunu, vergi usul kanunu değişikliklerinin
de etkisi bulunmaktadır. Vergi Ceza Hukuku, kendine has öğeler barındıran,
kabahatler hukuku ve ceza hukuku yollamaları yapan bir alandır. Yukarıda
değinildiği ve aşağıdaki grafikte gösterildiği üzere, Vergi Ceza Hukuku; vergi
ve ceza hukuku disiplinlerinin çeşitli unsurlarını barındıran multi-disipliner
bir hukuk dalıdır:
Mevcut düzenimizde
vergi ceza hukukunu görsel olarak yansıtan şekil, Prof. Dr. Doğan Şenyüz’ün
kaynakçada yer alan kitabından alınmıştır. Vergi kaçakçılığı suçlarına ilişkin
cezaların artırılması ile önemi artan bu hukuk dalının daha ayrıntılı
düzenlemelere ihtiyacı olduğu kadar ihtisas mahkemesine de ihtiyaç duyduğu
görülmektedir. Önümüzdeki dönemde hükmedilen cezaların daha ağır hale gelmesi,
konuyu kamuoyunun gündemine taşıyacaktır. Bu nedenle, bu ihtiyacın şimdiden
görülüp hazırlık yapılması yararlı olacaktır.
Kaynakça:
213 sayılı Vergi Usul
Kanunu,
5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu,
5326 sayılı
Kabahatler Kanunu,
Prof. Dr. Doğan
Şenyüz, Vergi Ceza Hukuku (Vergi Kabahatleri ve Suçları), 2012, 6. Baskı
Yrd. Doç. Dr. Adnan
Gerçek, Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Yapılan Değişikliklerden Sonra
Vergi Cezalarının Durumu, Yaklaşım Dergisi/ Mart 2008 / Sayı: 183
Dr. Memduh Arslan,
Türk Vergi Sisteminde Cezai Yaptırımların Etkinliği, 2008
Yaşar Güçlü, İdari
Para Cezaları ve Diğer İdari Yaptırımlar, 2010, Güncellenmiş 2. Baskı
Bu çalışmada, Prof.
Dr. Doğan Şenyüz, Yrd. Doç. Dr. Adnan Gerçek, Yrd. Doç. Dr. Ümit Süleyman
Üstün, Yrd. Doç. Dr. Leyla Ateş, Dr. Memduh Arslan, Av. Gökhan Tozoğlu ve Av.
Oğuz Çetinkaya’nın görüş ve yorumlarından yararlanılmıştır.