KANUNİ TEMSİLCİ HAKKINDA TAKİP YAPMAKSIZIN DOĞRUDAN HİSSESİNİ DEVREDEN ADINA ÖDEME EMRİ DÜZENLENMESİ
KANUNİ TEMSİLCİ
HAKKINDA TAKİP YAPILMAKSIZIN DOĞRUDAN HİSSESİNİ DEVREDEN DAVACI ADINA
DÜZENLENEN ÖDEME EMRİ HUKUKA AYKIRIDIR
Danıştay 4. Daire
2008/5382 E., 2009/1910 k., sayılı kararı ile kanuni temsilci hakkında takip
yapılmak suretiyle şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili yoluna
gidilmesi gerekirken, bu usule uyulmaksızın doğrudan hissesini devreden davacı
adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığına hükmetti.
“… Limited Şirketine
ait vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına
düzenlenen 9.5.2007 günlü ve 11926 takip nolu ödeme emrinin iptali istemiyle
dava açılmıştır. Eskişehir 1. Vergi Mahkemesi 26.9.2007 günlü ve E:2007/313,
K:2007/410 sayılı kararıyla; davacının şirketteki hisselerini 5.12.1997
tarihinde noterde düzenlenen pay satış sözleşmesi ile devrettiği, hisseyi
devralan ortağın şirketin mali durumunu, hissenin borçlu ya da alacaklı olup olmadığını
bilmesi gerektiği, kamu alacağının şirketle ilgisi kalmayan davacıdan takip
edilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
Davalı İdarenin
itirazı üzerine Eskişehir Bölge İdare Mahkemesinin 18.12.2007 günlü ve
E:2007/419, K:2007/405 sayılı kararıyla; davaya konu ödeme emrine esas vergi
borçlarının davacının şirketteki hissesini devretmeden önceki dönemlere ilişkin
olduğu, borçların şirketten tahsil imkanının kalmadığı, bu nedenle davacı adına
ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle Vergi
Mahkemesi kararı bozularak davanın reddine karar verilmiş, davacının kararın
düzeltilmesi istemi de reddedilmiştir.
Danıştay Başsavcılığı
tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek Eskişehir Bölge İdare Mahkemesinin
18.12.2007 günlü ve E:2007/419, K:2007/405 sayılı kararı ile bu kararın
düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin 11.3.2008 günlü ve E:2008/32, K:2008/58
sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51 nci maddesi
uyarınca kanun yararına bozulması” istenmiş, Danıştay 4. Daire sözkonusu kararı
aşağıdaki gerekçe ile bozmuştur:
“ … 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un
uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 35 inci maddesinde, Limited
ortakların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı
ortakların vazettikleri veya vaz’ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında
doğrudan doğruya mesul ve bu Kanun hükümleri gereğince takibata tabi
tutulacakları açıklanmış, bu maddede 4369 sayılı Kanunun 21 inci maddesiyle
yapılan ve 29.7.1998 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle, limited şirket
ortaklarının, şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağından sermaye
hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri
gereğince takibe tabi tutulacakları ifade edilmiştir.
Bu
düzenlemeye göre, ödeme emri ile takip edilen kamu alacaklarından, hangi
vergilendirme dönemine ilişkin olarak tahakkuk etmiş ise, şirket hakkındaki
kanuni takip yolları tüketilmek koşuluyla bunların ödenmemesinden de yine aynı
dönemde ortak olan kişinin sadece ortak olduğu dönemlerle sınırlı olarak
sorumlu olacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte
yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10 uncu maddesinde, tüzelkişilerle
küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan
teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen
ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler
ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı
olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi
sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı
alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı,
temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için
asıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Türk
Ticaret Kanununun 540’ıncı maddesinin birinci fıkrasında, aksi kararlaştırılmış
olmadıkça ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve
şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları, ikinci fıkrasında ise şirket
mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsilinin ortaklardan
bir veya birkaçına bırakılabileceği belirtilmiştir.
213
sayılı Kanunun 10 uncu maddesi ile 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin
birlikte değerlendirilmesinden; limited şirketin vergi borcunun öncelikle
şirketin malvarlığından tahsiline çalışılması, vergi borcunun şirketten
tahsilinin olanaksız olduğunun tespit edilmesi halinde ise, vergilendirme ile
ilgili ödevleri yerine getirmekle sorumlu bulunmasına karşın, bu ödevleri
yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin takip edilmesi gerekmekte, şayet kanuni
temsilcinin varlığından da vergi borcu tahsil edilemezse, ancak bu aşamada ortağın
ilgili olduğu döneme göre sermaye miktarı veya sermaye hissesi göz önünde
bulundurularak takip edilmesi mümkündür.
İncelenen
dosyada, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız hale geldiği
belirtilerek, ortak olan davacı adına ödeme emri düzenlenmiş ise de; Ticaret
Sicili Gazetesinde yayınlanan ortaklar kurulu kararı ile Türk Ticaret Kanununun
540 ıncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca şirket ortaklarından Selahattin
Er`in şirketi temsile yetkili kılındığı anlaşıldığından öncelikle kanuni temsilci
olan bu şahıs hakkında takip yapılmak suretiyle şirketten tahsil edilemeyen
kamu alacağının tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, bu usule uyulmaksızın
doğrudan davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”
İndir