KANUNİ TEMSİLCİYE ATANAN VASİ ŞİRKET ADINA TEMYİZ DİLEKÇESİ İMZALAYAMAZ
KANUNİ TEMSİLCİYE
ATANAN VASİ ŞİRKET ADINA TEMYİZ DİLEKÇESİ İMZALAYAMAZ
Danıştay 3. Daire
25.05.2011 gün, 2008/2481 E., 2011/2208 k., sayılı kararı ile Medeni haklarını
kullanma ehliyetini kaybeden kanuni temsilciye atanan vasi, şirketin değil,
kanuni temsilcinin vasisi olacağından, şirketi temsilen temyiz dilekçesini
imzalama yetkisine sahip bulunmadığına hükmetti.
Vergi Mahkemesi
açılan davayı “3065 sayılı Katma Değer
Vergisi Kanununun 29'uncu maddesinin 1'inci fıkrasının ( a ) bendinde
mükelleflerin, vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer
vergisinden, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak,
düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini
indirebilecekleri; 34'üncü maddesinin 1'inci bendinde ise yurt içinden sağlanan
veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin alış faturası
veya benzeri vesikalar üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni
defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceğinin öngörüldüğü, davacı şirket
tarafından 2002 yılı defter ve belgelerinin, bir mükellefe ilişkin olarak
karşıt inceleme yapılması amacıyla vergi denetmenine teslim edilmiş olması
dolayısıyla ibraz edilemediği ileri sürülmüş ise de Mahkemelerinin 31.5.2007
günlü ara kararına davalı idarece verilen cevapta defter ve belgelerin
kendilerinde bulunmadığının bildirilmesi üzerine 27.7.2007 günlü ara kararıyla
davacıdan bu iddiasını kanıtlayacak bilgi ve belgeyi sunmasının istendiği,
ancak ara kararına cevap verilmediğinden bu iddiaya itibar edilemeyeceği, yasal
mazeret olmaksızın defter ve belgelerini ibraz etmediği anlaşılan davacının,
katma değer vergisi indirim hakkından yararlanmasına olanak bulunmadığından
tarhiyatta hukuka aykırılık görülmediği” gerekçesiyle reddetmiş, karar o tarihte alınan bir
mahkumiyet nedeniyle medeni hakları kullanma hakkını kaybeden şirket kanuni
temsilcisi yerine Davacı Şirketin kanuni temsilcisinin vasi adayınca temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesinde Tetkik Hakimi “Davacı şirket adına düzenlenen
temyiz dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesince
bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olan şirket kanuni temsilcisi
...'ın, medeni hakları kullanma ehliyetini kaybetmesi nedeniyle 818 sayılı
Borçlar Kanununun 397'nci maddesinin 1'inci fıkrası uyarınca vekâlet
ilişkisinin ve dolayısıyla temsil yetkisinin de kendiliğinden sona erdiği
anlaşılmıştır. Mahkemece temyiz ilk inceleme üzerine verilen 24.3.2008 tarihli
ara kararına ... tarafından gönderilen 11.4.2008 tarihli dilekçede şirketin
başkaca bir temsilcisinin bulunmadığı ve Mersin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
Müdürlüğünün talebi üzerine Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca Adana 1. Sulh
Hukuk Mahkemesine yapılan vasi atama başvurusunun henüz sonuçlanmadığı
belirtilmiş ise de vasi adayı sıfatıyla temyiz dilekçesini imzalayan ...'ın
vasiliği kesinleşse bile, şirketin değil, kanuni temsilcinin vasisi
olacağından, şirketi temsilen temyiz dilekçesini imzalama yetkisi
bulunmamaktadır. Dairemizin 16.2.2011 gün ve E:2008/2481 sayılı ara kararı ile
davacı şirketten, varsa şirketi temsile yetkili kişi, yoksa kurucu ortakların
tümü tarafından imzalanacak iki nüsha temyiz dilekçesinin gönderilmesinin
istenmesine ve karar gereğinin verilen süre içinde yerine getirilmemesi halinde
2577 sayılı Kanunun 48'inci maddesinin 2'nci bendine göre temyiz isteminde
bulunulmamış sayılmasına karar verileceğini duyuran ara kararının 15.3.2011 tarihinde
usule uygun şekilde tebliğ edilmesine karşın karar gereğinin yerine
getirilmediği anlaşıldığından, temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına karar
verilmesi gerektiği düşünülmektedir” demek suretiyle
kararın temyiz edilmemiş sayılmasına hükmedilmesi gerektiğini ifade etmiş, keza
Danıştay Savcısı da; “Dosyanın
incelenmesinden, şirketin kanuni temsilcisi ve ortağı ... hakkında Adana 2.
Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 213 sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçu
nedeniyle verilen 14.12.2006 gün ve 2003/165 Esas, 2006/491sayılı kararı
gereğince 4 yıl 44 ay 40 gün süreli hükümlü olduğu, Mersin E Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumu Müdürlüğünde 19.1.2008 tarihinden beri hükümlü olarak bulunduğu
anlaşılmaktadır.
Yukarıda
değinilen düzenlemeler karşısında kısıtlı olması sebebiyle ehliyeti bulunmayan
ve hüküm infazı sırasında Türk medeni Kanununun 407'nci maddesi uyarınca adına
vasi tayin edilmeyen davacının kendisi adına hukuki tasarrufta bulunması mümkün
değildir.
Açıklanan
nedenlerle temyiz isteminin ehliyet yönünden reddi gerektiği düşünülmektedir.”
Mütalaası vermiş, Danıştay 3. Daire bu görüşler paralelinde; “Buna
göre, ana sözleşme veya ortaklar kurulu kararıyla temsil yetkisi ortaklardan
biri veya birkaçına bırakılmadıkça, limited şirket, tüm kurucu ortaklar tarafından,
el birliğiyle temsil edilir. Ortaklar kurulu kararıyla müdür tayin edilen ortak
ile şirket arasındaki ilişki, hukuki nitelik itibarıyla bir vekâlet ilişkisi
olduğundan, tayin edilen kanuni temsilcinin medeni hakları kullanma ehliyetini
kaybetmesi durumunda vekâlet ilişkisi ve dolayısıyla temsil yetkisi de
kendiliğinden sona erer. Bu durumda ortaklar kurulunca yeni bir müdür tayin
edilmedikçe, şirketin temsili genel kural uyarınca kurucu ortaklar tarafından
el birliğiyle sağlanır.
Davacı
şirket adına düzenlenen temyiz dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; Adana 2.
Ağır Ceza Mahkemesince bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olan
şirket kanuni temsilcisi ...'ın, medeni hakları kullanma ehliyetini kaybetmesi
nedeniyle 818 sayılı Borçlar Kanununun 397'nci maddesinin 1'inci fıkrası
uyarınca vekâlet ilişkisinin ve dolayısıyla temsil yetkisinin de kendiliğinden
sona erdiği anlaşılmıştır. Mahkemece temyiz dilekçesinin ilk incelemesi
sırasında verilen 24.3.2008 tarihli ara kararına cevaben ... tarafından
gönderilen 11.4.2008 tarihli dilekçede şirketin başkaca bir temsilcisinin
bulunmadığı ve Mersin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün talebi
üzerine Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca Adana 1. Sulh Hukuk Mahkemesine
yapılan vasi atama başvurusunun henüz sonuçlanmadığı belirtilmiş ise de vasi
adayı sıfatıyla temyiz dilekçesini imzalayan ...'ın vasiliği kesinleşse bile,
şirketin değil, kanuni temsilcinin vasisi olacağından, şirketi temsilen temyiz
dilekçesini imzalama yetkisi bulunmamaktadır.” gerekçesi ile Vergi Mahkemesi
kararının temyiz edilmemiş sayılmasına hükmetmiştir.
İndir