ŞAHSINA VERASET YOLUYLA İNTİKAL EDEN ŞİRKET HİSSESİNİ KANUNA UYGUN OLARAK BEYAN EDEN MÜKELLEFE...
Uyuşmazlık Konusu
Veraset
ve İntikal Vergisi Kanununun 10/d, 10/4 ve VUK Md. 294 Maddeleri uyarınca
öngörülen birinci ve ikinci tarhiyat tutarları arasında kalan tutara gecikme
faizi işletilip işletilmeyeceği ihtilaf konusu olmaya devam ediyor.
Gelir İdaresi
Başkanlığı; “gecikme faizi hesaplanmasını
düzenleyen VUK Md. 112 hükmünde, Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 10/d, 10/4 ve VUK
Md. 294 Maddeleri uyarınca öngörülen birinci ve ikinci tarhiyat arasındaki
farka gecikme faizi hesaplanmasına istisna getiren bir hüküm olmadığını,
dolayısıyla kanun hükmü ile “kendi
vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin
normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar”
gecikme faizi iletilmesi gerektiğini”
iddia
ediyor.
Mükellefler
ise; “veraset ve intikal vergisi kanununun 10/d ve 10/4 düzenlemeleri, intikal
eden (borsada işlem görmeyen) hissenin değerinin belirlenmesine ilişkin özgün
bir kanuni düzenleme içerdiğini, diğer vergi kanunlarında esas olan, verginin
mükellefin beyanı üzerine tahakkuk ettirilmesi iken, bu Kanun uyarınca
mükelleflerce verilen veraset ve intikal vergisi beyannameleri tahakkuka değil,
VİVK'in aktarılan hükümlerinden de açıkça görüldüğü üzere tarhiyata neden
olduğunu ve verginin önce mükellefin beyanı üzerine tarh olunduğunu, adından
ilgili vergi idaresi araştırmasını yaparak beyan üzerine tarh olunan verginin
doğruluğunu araştırmak suretiyle matrah farkı bulması halinde matrah farkını
kendisi ikmal etme suretiyle yapacağı ikinci tarhiyatı mükellefe tebliğ
edileceğini ve bu şekilde ödenmesi gereken vergi son ve kesin halini aldığını,
eğer mükellefin beyanında kullandığı değerleme ölçüsü ile idarenin
kullandığı ölçü aynı olduğu halde matrah farkı bulunursa idarenin yapacağı
ikinci tarhiyatın %50 vergi ziyaı cezalı olarak yapılacağını, ancak, mükellefin beyanında kullandığı değerleme
ölçüsü ile idarenin kullandığı ölçünün farklı olması halinde ise, idarece
matrah farkı bulunsa dahi bulunan matrah farkı için yapılacak tarhiyata vergi
ziyaı cezası uygulanamayacağını, bu şekilde yapılan ikinci tarhiyatın ise "ikmalen
tarhiyat" değil, olması gereken matrahın mükelleflerce
belirlenmesinin (hesaplanmasının) güçlüğü göz önüne alınarak matrahın doğru
olarak belirlenmesini teminen idareye kanunen yüklenen "eksiği
giderme" yükümlülüğü olduğunu, sonuç itibariyle; verilen kanuna uygun ilk
beyan sonrasında idarenin kanunen öngörülen ikinci tarhiyat için re’sen
beklediği döneme isabet eden gecikme faizinin mükelleften aranmasının hukuka
aykırı olduğunu”
savunuyorlar.
Yargı Kararı ve Uyuşmazlığın Akıbeti
Vergi yargısı geç
gelen/düzenlenen faturalarda ağırlıklı olarak davacı mükellefler lehine karar
veriyor. Ancak, bu konuda verilen kararlar henüz istikrar kazanmadı. Konuyu
izlemeye devam edeceğiz.
İndir