Uzun zamandır
konuşulan ve sıkça tartışmalara neden olan “Kayıp
Kaçak Kullanım Bedeli”nin geriye alınması hususu Hukuk Genel Kurulunun
21.05.2014 tarihli verdiği kararla netleşmiş oldu. Kararda; enerji
hırsızlığı yapıldığı zaman ortaya çıkan bu kaybın tüketiciye
yansıtılamayacağına, bu takibin enerjinin sahibi olan kurumca takip edilmesi
gerektiğine, bu yansıtmanın hukuk devleti, adalet ve hakkaniyet ekseninde bir
anlayışla bağdaşamayacağına yer verildi. Bu tüketiciler açısından
sevindirici bir gelişme, geriye dönük şekilde bu bedellerin iadesi sağlanması
mümkün görünüyor.
İlgili Karara Aşağıda
Yer Verilmiştir.
T.C.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas
No: 2013/7-2454
Karar
No: 2014/679
Karar
Tarihi: 21.05.2014
Yargıtay
İlamı
İncelenen
Kararın Mahkemesi: Silifke 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (Epdk'ya Tüketici Mahkemesi
Sıfatıyla)
Tarihi: 11.12.2013
Numarası:
2013/784 E-2013/1103 K.
“Taraflar
arasındaki “hakem heyeti kararını şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Silifke 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen
11.06.2012 gün ve 2012/383 E., 2012/383 K. sayılı kararın incelenmesi davacı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 11.07.2013
gün ve 2013/814 E-2013/13167 K. sayılı ilamı ile; (...Dava elektrik
abonelerinden tahsil edilen kaçak kayıp bedeli hakkında verilen tüketici
sorunları hakem heyeti kararının itirazen kaldırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı tarafça temyizi
üzerine, kararın kesin olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar
verilmiş, asıl ve ek karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Hemen belirtmek gerekir ki kayıp kaçak bedelinin başvuru tarihinden sonraki
faturaların düzenleme biçimine de etkisi olacağı, bir başka deyişle kararın
ileriye yönelik uygulaması bulunduğu ve bu yöndeki talebin de devamlılık arz
eden bir isteme ilişkin olduğu, yine Dairemizce de benimsenen Hukuk Genel
Kurulu’nun aynı doğrultudaki uygulaması da gözetildiğinde yerel mahkemece
verilen kararın kesin olduğundan söz etmek mümkün değildir. Hal böyle olunca
mahkemece temyiz isteminin yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi isabetsiz
olup, davacı tarafın bu yöne ilişen temyiz itirazının kabulü ile temyiz isteminin
reddine ilişkin mahkemece verilen ek kararın KALDIRILMASINA,
2-Davacı
tarafın asıl hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; taraflar
arasındaki uyuşmazlık, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin
tüketiciden alınıp alınamayacağı hususundadır. Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım
sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen
enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani kayıp-kaçak bedeli
elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin
kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir
bedeldir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 4.maddesinin 2.fıkrasında
kurumun "Bu kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten sorumlu
olduğu belirtilmektedir. Buna göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu elektrik
faturalarında bulunacak ve ücretlendirilecek tarife unsurlarını belirleme
yetkisine sahiptir. Kayıp-kaçak bedeli, Kurumun Kanunun kendisine verdiği yetki
çerçevesinde ve Kanunun temel amaçlarına uygun şekilde belirlediği bir
bedeldir. Söz konusu bedeli belirlemek üzere alınan kurul kararı kurumun bir
düzenleyici işlemi olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayıcı niteliğe
haizdir. Tarifelerin uygulanması lisans sahibi şirketler bakımından yasal bir
zorunluluktur. Lisans sahibi şirketler, tarifeyi değiştiremeyeceği gibi,
tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil veya düzenlenen tarifeler kapsamında
belirlenmiş bir bedeli de tahsil etmeme gibi bir davranışta bulunamazlar. Bu sebeple,
perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin tarifeleri uygulayıp
uygulamama ve kayıp-kaçak bedelini tahsil edip etmeme gibi bir inisiyatifi
bulunmamaktadır. Tarifelere uyma yükümlülüğünün bir gereği olarak kayıp-kaçak
bedeli perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer
almaktadır. Bu nedenle, dağıtım şirketlerinin söz konusu karara aykırılık
teşkil edecek bir işlemde bulunmaları mümkün değildir. Açık bir anlatımla az
yukarıda belirtilen EPDK kararı idari yargı yerinde iptal edilmedikçe tüm
tüketicileri bağlar. Hal böyle olunca; mahkemece davanın (itirazın) kabulü ile
tüketici sorunları hakem heyetinin itiraza konu kararının kaldırılmasına karar
verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir...) gerekçesiyle
davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması ile dosya
yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki
kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının
süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra
gereği görüşüldü:
Dava,
elektrik abonelerinden tahsil edilen kaçak kayıp bedeli hakkında verilen
tüketici sorunları hakem heyeti kararının itirazen kaldırılması istemine
ilişkindir. Davacı, davalı elektrik abonesi tarafından 2011/4-2012/2 arasındaki
dönem faturalarında 26,64 TL lik kayıp/kaçak bedelinin tahakkuk ettirildiği
gerekçesiyle Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurulduğunu, hakem heyetince
tüketicinin talebinin kabulü ile 26,64 TL nin tüketiciye iadesine karar
verildiğini, Tüketici Hakem Heyeti Kararı’nın hukuka aykırı olduğunu
belirterek, Silifke Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı'nın
17.04.2012 tarih ve 306 no'lu kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep
ve dava etmiştir. Davalı, savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece,
abonelerden kayıp/kaçak bedeli adı altında tahsil edilen bedelin, 11.08.2002
gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri
ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkındaki Tebliğ”
gereğince davacı tarafından tahakkuk ve tahsil edildiğini, anılan düzenlemenin
4077 sayılı Kanun’un 6.maddesi gereğince haksız şart niteliği taşıdığını
belirterek davanın reddine karar verilmiş; hükmün, davalı tarafın temyizi üzerine,
mahkemece verilen kararın kesin olması nedeniyle temyiz talebinin reddine karar
verilmiş, hem asıl kararın hem de ek kararın davacı tarafından temyizi üzerine;
Özel Dairece, metni yukarıda aynen yazılı gerekçeler ile karar bozulmuştur.
Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle hem hükmün kesin olduğuna
hem de esas yönünden direnme kararı verilmiştir. Direnme kararını, davacı
vekili temyize getirmektedir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen
uyuşmazlık; davacı Kurum’un abonelerinden kayıp-kaçak bedeli isteyip
isteyemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre Tüketici Hakem Heyeti
Kararını’nın iptaline karar verilip verilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
İşin esasına geçilmeden önce, mahkemece verilen kararın kesin olup olmadığı;
buradan varılacak sonuca göre Özel Daire’nin ve Hukuk Genel Kurulu’nun işin
esasını inceleyip inceleyemeyeceği hususu önsorun olarak tartışılmıştır.
4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkın Kanun (TKHK)’nun, ‘Tüketici Sorunları Hakem
Heyeti’ başlıklı 22.maddesinin 5.fıkrasında; “Değeri beşyüz milyon liranın
altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine başvuru
zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. Bu
kararlar İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki
hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar bu kararlara karşı onbeş gün içinde
tüketici mahkemesine itiraz edebilirler. İtiraz, tüketici sorunları hakem
heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak, talep edilmesi şartıyla hâkim,
tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir.
Tüketici sorunları hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine
tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.” denilmiştir. Aynı maddenin
6.fıkrasında ise; “Değeri beş yüz milyon lira ve üstündeki uyuşmazlıklarda
tüketici sorunları hakem heyetlerinin verecekleri kararlar, tüketici
mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilir. Kararların bağlayıcı veya delil
olacağına ilişkin parasal sınırlar her yılın Ekim ayı sonunda Devlet İstatistik
Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Endeksinde meydana gelen yıllık ortalama
fiyat artışı oranında artar. Bu durum, Bakanlıkça her yıl Aralık ayı içinde
Resmi Gazetede ilan edilir.” hükmüne yer verilmiştir. Madde metninden Tüketici
Sorunları Hakem Heyetlerinin ancak değeri “beş yüz milyon liranın altında”
bulunan uyuşmazlıklar için vereceği kararlara karşı onbeş gün içerisinde
tüketici mahkemesinde itiraz edilebileceği, bu miktarın daha sonraki yıllarda
ise DİE’nin, TEFE’ne göre artırılacağı açıkça anlaşılmaktadır. Bu miktar 2012
yılı için 1.161,67 TL, 2013 yılı için ise 1.272.TL’dir. Bu miktarı aşan
uyuşmazlıklarda ise Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin vereceği kararların
tüketici mahkemelerinde sadece delil olarak ileri sürülebileceği de yine madde
de düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı vekili, Silifke Tüketici Sorunları
Hakem Heyetinin 17.04.2012 tarih ve 306 sayılı kararının iptalini istemiştir.
Sözü edilen kararda, kayıp kaçak adı altında alınan bedelin davalıya iadesine
karar verildiği dosyada bulunan karardan açıkça anlaşılmaktadır. Verilen bu
karar aynı zamanda tespit hükmü taşıdığından sözleşme ilişkisi nedeniyle
ileriki dönemlere de etkili (art etkili) olduğundan kesin olduğundan söz etmek
mümkün değildir. Bu durumda uyuşmazlık hakkında genel hükümlerdeki sürelere
tabi olarak dava açılabileceğinden, anılan Kanun’un 22.maddenin 6.fıkrası
gereğince hakem heyeti kararı yargılamada delil niteliğindedir. (Aynı ilkeler
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.04.2013 gün ve 2012/13-1229 E., 2013/577 K.
sayılı kararında da benimsenmiştir.)
İşin esasının incelenmesine gelince;
Davacı
ile davalı arasında 29.12.2009 tarihinde abonelik sözleşmesi düzenlendiği, dava
konusu hakem heyeti kararına konu dönemde davacı tarafından davalıdan
kayıp/kaçak bedeli olarak 26,64 TL tahakkuk ettirildiği, Silifke Tüketici
Sorunları Hakem Heyetinin 17.04.2012 gün ve 2012/186-306 nolu kararı ile söz
konusu bedelin davalıya iadesine karar verildiği hususlarında tartışma
bulunmamaktadır. Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile
dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki
farkı göstermektedir. Yani kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan
teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları
ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir. Davacı Kurum
tarafından elektrik enerjisinin üretiminden, tüketicilere ulaştırılıncaya kadar
oluşan elektrik eksikliği kayıp bedeli olarak; enerji nakil hatlarından çeşitli
sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan
elektrik bedeli de kaçak bedeli olarak diğer kullanıcı abonelere
yansıtılmaktadır.
4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 1.fıkrasında, bu Kanun ile
verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun
kurulduğunu belirtmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin
yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve
yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı
devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre
düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans
standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin
oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu
Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını
dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında
uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon
nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve
bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını
sağlamaktan sorumludur…” hükmüne yer verilmiştir. Madde metninden de açıkça
anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak
elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme
görevi verilmiştir. Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik
enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kar payı olup, yoksa
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme
yetkisi ve görevi vermediği açıktır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu
maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende
Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi
Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun
olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil etmişlerdir.
Ancak yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na
sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir. Elektrik enerjisinin
nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak
suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili
yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmamaktadır. Hem bu
hal, parasını her halükarda tahsil eden davacı Kurum’un çağın teknik gelişmelerine
ayak uydurmasına engel olur, yani davacı kendi teknik alt ve üst yapısını
yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan
kişilere karşı önlem alma ve takip etmek için gerekli girişimlerde de
bulunmasını engeller. Oysa ki, elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları
engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat
enerjinin sahibi bulunan davacıya aittir. Bununla birlikte, tüketici olan
vatandaşın faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda olduğunun
apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini
bilmesi, yani şeffaflık hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Hukuk
Genel Kurulundaki görüşmeler esnasında bir kısım üyelerce, bozmanın yerinde olduğunu;
bazı üyelerce de idarenin kaçak bedelini alamayacağını ancak kayıp bedelini
alabileceğini, bu bakımdan kararın belirtilen değişik gerekçe ile bozulması
gerektiğini ileri sürmüşler iseler de bu görüşler kurul çoğunluğu tarafından
belirtilen nedenlerle kabul edilmemiştir. Tüm bu nedenlerle, yerel mahkemenin
yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, usul ve
yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle
direnme kararının onanması gerekir.
Açıklanan
gerekçeyle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan
direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından
başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla
uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesi
uyarınca 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.05.2014
gününde oyçokluğu ile karar verildi.”