ÇEKİŞMESİZ YARGI KARARI NİTELİĞİNDE Kİ ZAYİ KARARLARI, TAKDİRİ DELİL OLARAK DİKKATE ALINMASI GEREKİR
ÇEKİŞMESİZ YARGI
KARARI NİTELİĞİNDE OLAN ZAYİ KARARLARININ TAKDİRİ DELİL OLARAK DİKKATE ALINMASI
GEREKİR
Vergi Dava Daireleri
Genel Kurulu 2008/711 E., 2009/195 k., sayılı kararı ile çekişmesiz yargı
kararı niteliğinde olan zayi kararlarının takdiri delil olarak dikkate alınması
gerektiğine hükmetti.
Vergi Mahkemesi “davanın, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3.
maddesinin (B) bendi, 30. maddesinin birinci fıkrası ve ikinci fıkrasının 3.
bendi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin (a) bendi
ve 29. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendindeki kurallara göre çözümlenmesi
gerektiği, 28.03.2005 tarihli incelemeye başlama tutanağı ile 2000, 2001, 2003
ve 2004 yıllarına ait defter ve belgelerinin ibrazı istenen davacı şirketin,
2000 ve 2001 yıllarına ait defter ve belgelerinin bir kısmının muhasebe
kayıtlarını tutan (OK)’nın iş yerinde, diğer kısmının ise kendi iş yerinde su
basması nedeniyle zayi olduğunun, bu konuda alınmış (…) Asliye Hukuk
Mahkemesinin zayi kararları bulunduğunun, şirket yetkilisince bu yıllara
ilişkin emtia ve hizmet alınan firmaların hatırlanamadığının beyan edildiği,
kural olarak mükelleflerin katma değer vergisi indirimlerini kanuni defter ve
belgeleriyle kanıtlamaları gerektiği, zayi olması halinde ibraz yükümlülüğünün
kalkmayacağı, Türk Ticaret Kanunu uyarınca basiretli bir tüccar gibi davranmak
zorunda olan mükelleflerin, emtia ve hizmet alımlarını kimden yaptıklarını
hatırlamaları gerektiği, ayrıca, mücbir sebeple, defter ve belgelerin zayi
olması arasındaki illiyet bağının kesileceği, bu nedenle satıcıda kalan
nüshadan temin edilerek indirilmesi ispatlama vasıtası olarak sunulduğu davada
mahkemenin tespitleri yeniden değerlendireceği ve yeterli görmezse zayi
kararının o davada ispat gücü kalmayacağı, Mahkemelerince (…) Asliye Hukuk
Mahkemesinden istenmesi üzerine gönderilen (…) tespit dosyasının
incelenmesinden, bilirkişi raporundaki tespitlerin yetersiz olduğu ve defter ve
belgelerin mükellefin kusuru bulunmadan zayi olduğunun somut ve doyurucu
delillerle ispatlanamadığı sonucuna varıldığı, ara kararı ile davacıdan
satıcılardan alış belgelerini temin ederek mahkemeye sunmasının istenmesi
üzerine sunulan belgelerin incelenmesinden ise bunlar arasında davacının
kendisine kestiği ve zayi olduğu bildirilen akaryakıt faturalarının da
bulunduğu, bir kısım belgelerde ise satıcıya ait kaşenin basılı olduğunun
görüldüğü, ticari hayatta sadece faturaların alıcıya verilen fatura aslına kaşe
basılmasının mutad olduğu, satıcıda kalan nüshaya kaşe basılmadığı, bazı
firmalardan ara kararı ile davacı adına düzenlenmiş fatura nüshalarının
istenmesi üzerine gönderilen fatura nüshalarında firmaya ait kaşenin basılı
olmadığının görülmesi üzerine vergi dairesinden davacı tarafından bu
firmalardan fatura fotokopisi temin edilip edilmediği tespit edilmek istendiği,
nezdinde tespit yapılan firma yetkililerinin davacı şirkete satış yaptıklarını;
ancak, kendilerinden fatura fotokopisi temin edilmediğini beyan ettikleri, bu
nedenle, defter ve belgelerin gerçekte zayi olmadığı ve mahkemeye ibraz edilen
fatura fotokopilerinin davacı elinde bulunan faturalarından temin edildiği
sonucuna ulaşıldığından, gerçekte herhangi bir mücbir sebep bulunmaksızın
defter ve belgelerini ibraz etmeyen ve indirim hakkını kanıtlayamayan
davacının, katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmemesi nedeniyle
yapılan vergilendirmede hukuka aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle davayı
reddetmiş, ret kararı Danıştay Dokuzuncu Dairesi tarafından; “davacının yasal defter ve belgelerinin zayi
olduğuna ilişkin yargı kararları bulunduğu ve yargı kararları üst yargı yerince
bozulmadığı sürece aksine değerlendirme yapılması mümkün olmayan kesin delil
niteliğinde olduğundan, defter ve belgelerin mücbir sebep nedeniyle ibraz
edilemediğinin kabulü gerektiği, inceleme elemanının da mücbir sebebi kabul
edip salınan vergiye ceza kesilmemesini önerdiği, ibraz edilen alış belgesi
suretlerinde kaşe bulunmaması gerektiği halde kaşe bulunmasından, bunların
aslında mevcut olan asıllarından elde edildiği değerlendirmesinin, sadece (…)
A.Ş.’nden alınan üç fatura ile (…) alınan bir adet elektrik saati faturası için
geçerli olduğu, fatura koçanında kaşe bulunmaması gerektiği düşüncesinin kişisel
bir değerlendirme olup, genel bir ticari kural olmadığı, (…) A.Ş.’ye ait fatura
suretlerinin üzerinde satıcıya ait kaşedekiyle aynı olan telefon numarasının da
bulunduğu, faks çıktısı olması nedeniyle bu alış belgelerinin aslında davacının
elinde mevcut alış belgelerinin asıllarından temin edildiği yorumu yapılmasında
isabet bulunmadığından, davacı şirketin ibraz ettiği alış belgesi suretlerinden
vergi dairesi müdürlüğünün de haberdar edilmesi suretiyle söz konusu belgelerin
gerçekten satın alınan emtiaya ait olup olmadığının araştırılması ve gerçek
alış faturaları göz önüne alınarak ödenecek verginin tespiti için sunulacak
faturalar üzerinde gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi
gerektiği” gerekçesiyle kararı bozmuş, Vergi Mahkemesinin kararında ısrar
etmesi üzerine davacının temyiz sonrası Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu da
“Katma değer vergisi indirimi yapılmasının 3065 sayılı Yasa’nın 29 ve 34.
maddelerinde öngörülen koşulların varlığına bağlı olduğu gözetilerek vergi
mahkemesince; davacının defter ve belgelerin zayi olduğu konusunda bildirim
yapıp yapmadığı sorulan 16.02.2006 tarihli ara kararına cevaben, bu konuda
yapılmış bir bildirim bulunmadığının bildirildiği, 30.03.2006 tarihli ara
kararıyla davacıdan satıcılardan alış belgelerini temin ederek mahkemeye
sunmasının istenmesi üzerine davacı tarafından sunulan belgelerin incelenmek
üzere vergi idaresine gönderildiği, vergi idaresi tarafından inceleme
yapılarak, sunulan belgelerin 2000-2001 yıllarına ait fotokopileri sunulan fatura
tutarlarının ilgili dönemdeki giderlerin %10’ununu dahi karşılamadığı, vergi
inceleme tutanağında emtia alınan firmaların hatırlanamadığının beyan
edilmesine karşın, tüm gider ve emtia alımına ilişkin faturaların tarihleri ve
seri numaraları da belirtilen bir liste sunulduğu, bu tespitin defter ve
belgelerin zayi olmadığını gösterdiği yolunda cevap verildiği, 19.10.2006
tarihli ara kararla, davacıdan, (…) A.Ş., (BE), (…) Ltd. Şti. ve (YP)’den
aldığı faturaların ıslak imza ve kaşeli asıllarının istenmesi üzerine, (…) Ltd.
Şti.ne ait ıslak imza ve kaşeli yüz altı adet, (…) A.Ş.’ye ait faksla temin
edilen üç adet, (BE) unvanlı firmaya ait bir adet fotokopi olan ve (YP)’a ait
muhasebeci tarafından tasdikli iki adet faturanın liste ile beraber sunulduğu,
19.10.2006 tarihli ara kararıyla, faturaları istenen firmaların, bağlı
oldukları vergi dairelerinden, davacı tarafından bu firmalardan fatura
fotokopisi temin edilip edilmediği tespit edilmek istendiği, (…) Ltd. Şti.nin
31.03.2006 tarihinde mükellefiyet kaydının resen silindiği, daha sonra şirketin
tasfiyeye girdiği ve bilinen adresinde bulunamadığının; nezdinde tespit yapılan
diğer firma yetkililerinin, davacı şirkete satış yaptıklarını ve kendilerinden
fatura fotokopisi temin edilmediğini beyan ettiklerinin vergi dairelerince
bildirildiği ve (…) A.Ş.’ye ait olan ve davacı tarafından kaşeli fotokopisi
sunulan faturanın kaşesiz fotokopisinin gönderildiği belirlenmektedir.
Defter
ve belgelerin zayi olduğuna ilişkin kararların bilirkişi raporlarındaki
tespitler uyarınca verildiği ve kararlarda; yağmur suyu basmasının ne şekilde
olduğu yolunda herhangi bir saptama bulunmadığı, defter ve belgelerin, davacıya
ait atıl durumda bulunan ve kullanılmayan bir otelin çatı katı ile muhasebeciye
ait işyerinin çatı katında saklandığı sırada yağmur suyu basmasıyla zayi
olduğunun yazılı olduğu görülmektedir.
Adli
yargı mercilerince verilen zayi kararları, çekişmesiz yargı kararları olup, bir
durumu, yargı yeri aracılığıyla ve tespit isteyence tespiti istenen şekliyle
saptamaktadır. Çekişmeli yargıda tespit isteyen tarafından kanıt olarak
sunulması halinde, yargı yerlerinin; tespiti ve dayanaklarını incelenen davaya
etkisi yönünden diğer tarafın iddialarını da gözeterek değerlendirmesine açık
olan takdiri delillerdendir.
Bu
nedenle, davacı tarafından ibraz edilen zayi kararı ve dayanakları
değerlendirilerek verilen kararda bu konuda ulaşılan yargıda usule ve hukuka
aykırılık görülmediği gibi dosyada bulunan ve ara kararları uyarınca sunulan,
kapsamı yukarıda açıklanan kanıtlar karşısında davacı tarafından ileri sürülen
temyiz nedenleri, ısrar kararının bozulmasını gerektirecek durumda
bulunmamıştır” gerekçesi ile onanmıştır.
İndir