FUZULEN ÖDENEN VERGİNİN İADESİNDE YASAL FAİZ ÖDENMELİDİR
Danıştay Vergi
Dava Daireleri Kurulu 25.12.2013 gün,
2013/740 E., 2013/896 K. sayılı kararı ile davacının, fuzulen ödenen verginin yasal faizi geri ödenmesi gerektiğine hükmetti.
Vergi
Mahkemesi uçuş tazminatından vergi kesilemeyeceği gerekçesiyle vergi
kesintisinin faiziyle iadesi kararının temyiz edilmesi ve Danıştay 4. Daire,
Vergi Mahkemesi kararının kesintilerin iadesinde yasal faize hükmedilmesine
ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle kararın buna ilişkin
hüküm fıkrasını bozmuştur.
Bunun üzerine İstanbul 4. Vergi Mahkemesi “2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2'nci maddesinde, Türkiye
Cumhuriyeti'nin, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir Hukuk
Devleti olduğu; 125'inci maddesinin 1'inci fıkrasında, idarenin her türlü eylem
ve işlemine karşı yargı yoluna başvurulabileceği, 7'nci fıkrasında, idarenin
kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu, 90'ıncı
maddesinin son fıkrasında ise, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası
andlaşmaların kanun hükmünde olduğu kuralına yer verildiği, bu kapsamda bulunan
Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye
ekli 1 No'lu Ek Protokol'ün 1'inci maddesinde; her gerçek veya tüzel kişinin
mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkının bulunduğu,
herhangi bir kimsenin, ancak kamu yararı sebebiyle ve kanunda öngörülen
koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve
mülkünden yoksun bırakılabileceği hususunun düzenlendiği, anılan sözleşme hükmü
gereğince, bir kişinin mülkiyet hakkından mahrum bırakılabilmesi, bu durumun,
uluslararası hukukun genel ilkelerine aykırı bulunmaması, kamu yararına ve
kanunun açık hükmüne uygun olması şartlarının birarada gerçekleşmesine bağlı
olduğu, dolayısıyla, Anayasal ve kanuni dayanağı bulunmayan bir şekilde
kişilerin mülkiyet hakkından mahrum bırakılmasının mümkün olmadığı; aksi
durumun, yukarıda sözü edilen ve Anayasa ile Kanun hükmünde olduğu belirtilen
sözleşmeye de aykırılık teşkil edeceği, ekonomilerde değişim vasıtası olan
paranın çeşitli ticari, sınai, zirai vs. faaliyetlerde kullanılmakla sahibine
kazanç, kira, nema vs. adları altında kimi yararlar sağlayan ekonomik bir değer
olduğu;
Faizin ise, Anayasa Mahkemesi'nin 14.5.2011 tarihli ve 27934 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan 10.2.2011 günlü ve E.2008/58, K.2011/37 sayılı
kararında da belirtildiği gibi, ekonomik açıdan paranın fiyatı olduğu, herhangi
bir kişinin kendisine ait olmayan parayı belirli süre kullanması, asıl para
sahibinin bu ekonomik değerden mahrum bırakılması sonucunu doğuracağı gibi,
enflasyona maruz kalan ekonomilerde, paranın değerini, yani alım gücünü
enflasyon oranında yitirmesine de neden olacağından, parası uhdesi dışında
kalan ve mülkiyet hakkı ihlal edilen bu kişiye haksız kullanım karşılığında
faiz ödenmesi gerektiği, nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 9.3.2006
tarih ve 100162/02 sayılı Eko-Elda Avee/Yunanistan kararında da, haksız olarak
tahsil edilen verginin beş yıl beş ay sonra iade edilmesinin; belirli bir
meblağdan yararlanma hakkı uzunca süre engellenen kişinin, ekonomik durumunda
önemli ve kesin zarara neden olduğu, bu durumun, sürdürülmesi gereken genel
yarar ile kişi yararı arasındaki dengeyi bozduğu, dolayısıyla, 1 No'lu
Protokolün 1'inci maddesi ihlal edilerek kendisine aşırı yük yüklenen bu
kişinin mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden bahisle faiz ödenmesi gerektiğine
karar verildiği, idareyi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü
tutan Anayasanın 125'inci maddesinin son fıkrasının, yargı yeri kararı uyarınca
iadesi gereken bir miktar paranın, idarenin tasarrufunda kalan sürede ilgilisi
tarafından tasarruf edilememesinden doğan zararın giderilmesini de kapsadığı,
dolayısıyla tazminatı elde edenlerin yürüttüğü görevler itibarıyla ayrı ayrı
değerlendirmeye tabi tutularak gelir vergisinden istisna olup olmadığına karar
verilse de sonuç olarak davacı tarafından iadesi gereken miktardan bu süre
içinde tasarruf edilemediği, iadesi gereken tutar yönünden vergi idaresi ile
davacı arasındaki ilişkinin, iadenin yargı kararıyla hüküm altına alınması
nedeniyle borç ilişkisine dönüştüğü anlaşıldığından, bu ilişkinin borçlusu
tarafından alacaklısına paranın tasarrufundan yoksun kalınan süre için; 3095
sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre faiz
ödenmesi gerektiği gerekçesiyle, ilk kararının faize ilişkin hüküm fıkrasında
ısrar ederek ilk açılan davadaki başvuru tarihi olan 22.6.2006 tarihinden
6.6.2008 tarihine kadar uçuş tazminatı adı altında yapılan ödemelerden kesilen
gelir vergisinin yasal faizi ile birlikte davacıya ret ve iadesine” karar
vererek ısrar etmiştir.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu “Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri
Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: Dayandığı
hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan İstanbul 4. Vergi
Mahkemesinin 29.5.2013 günlü ve E.2013/1585, K.2013/1211 sayılı ısrar kararı,
aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temiz
dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda
görülmemiştir.” gerekçesi ile Vergi Mahkemesi’nin ısrar kararında hukuka
aykırılık görmemiştir.
İndir