MÜKELLEFİN KUSUR SORUMLULUĞU NEDENİYLE ÖDENEN TAZMİNATLAR GİDER YAZILAMAZ (MI)?
Özet
Gelir İdaresi Başkanlığı, öteden
beri mükelleflerin kusur sorumlulukları uyarınca yaptıkları tazminat
ödemelerinin gelir veya kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapılmasına
sıcak yaklaşmamakta, bu konuda katı bir tutum sergilemektedir. Kanımızca bu
anlayış hukuka aykırı olup ticari yaşamın doğal bir parçası olan sözleşmeye,
ilama ya da kanun emrine istinaden ödenen tazminatların, kusur sorumluluğuna
dayansın ya da dayanmasın, gider yazılmasına imkân verilmelidir.
Anahtar Kelimeler
Kusur
sorumluluğuna dayalı tazminat ödemesi, tazminat ödemelerinin matrahtan
indirimi, tazminat ödemeleri
Konu nedir?
Gelir İdaresi, öteden
beri, mükelleflerin kusurlarından doğan (kusur sorumluluğundan ileri gelen) tazminat
ödemelerine, “kurumun kendisinin, ortaklarının,
yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar
tazminat ödemeleri” muamelesi yapmakta, bu tür ödemelerin (giderlerin) gelir vergisi ve
kurumlar vergisi matrahından indirilemeyeceğini, çünkü Kurumlar
Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11'inci
maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, sözleşmelerde ceza şartı olarak
konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun
kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan
maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde de
gider olarak dikkate alınamayacağının hüküm altına alındığını savunmakta.
Bu konuda verilen 25.08.2011 tarihli
bir Özelge’de bu anlayış tekrar edilerek;
“İlgide kayıtlı
özelge talep formlarınızda; şirketinizde şoför olarak çalışan …'nun Firmanıza
ait kamyonla seyir halindeyken … isimli yayaya çarparak yaralanmasına sebebiyet
verdiği, sürücünün 4/8 oranında kusurlu
bulunduğu, kazayla ilgili açılan dava neticesinde İzmir 4. Asliye Hukuk
Mahkemesi ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararlarına istinaden yasal
faizleriyle birlikte … TL maddi ve manevi tazminat ödemesi yapıldığı, söz
konusu kazaya ilişkin olarak İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.03.2011
tarih ve … Esas … sayılı kararında …'a protez bedeli olarak … TL tazminata
hükmedildiği belirtilerek, ödenen maddi ve manevi tazminatlar ile 18.03.2011
tarihinde ödenen protez bedeli tazminatı, ayrıca bu tazminatlara ilişkin yasal
faiz tutarlarının gider yazılıp yazılamayacağı ve söz konusu protez bedeli için
sigortadan alınabilecek tutarların gelir yazılıp yazılamayacağı hususunda Başkanlığımız
görüşü talep edilmektedir. 5520 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanununun 6'ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, birinci
maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum
kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde de Gelir
Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme
bağlanmıştır. 193 Gelir Vergisi
Kanununun 40'ıncı maddesinde indirilecek giderler tadadi olarak sayılmış, 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8'inci maddesinde de kurumlarca ilave olarak
indirilecek bazı giderler sayılmış olup Gelir Vergisi Kanununun 40'ıncı
maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de, işle ilgili olmak
şartıyla mukavelenameye veya ilam veya Kanun emrine istinaden ödenen zarar,
ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate
alınabileceği hükme bağlanmıştır. 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler"
başlıklı 11'inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde ise, sözleşmelerde
ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin,
ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve
manevi zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde de gider olarak
dikkate alınamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere, ödenen tazminatların gider
yazılabilmesi için, işle ilgili olması ve sözleşmeye, ilama veya kanun emrine
bağlı bulunması şarttır. Ancak, kurumlarca işle ilgili ödenen tazminatlar,
sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunsa dahi, kurumların, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının kusurundan
kaynaklanması halinde gider olarak yazılamamaktadır.
Buna göre,
firmanıza ait kamyonun sürücüsünün kusuru nedeniyle mahkeme kararına göre
ödenen maddi ve manevi tazminatlar (protez bedeline ilişkin ödenenler dahil)
ile söz konusu tazminatlara ilişkin yasal faizlerin kurum kazancınızın
tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün bulunmamaktadır. …”
görüşü bildirilmiştir.
Kanun Suçtan doğan tazminatları
ifade ediyor
Gelir Vergisi Kanununun, gerçek kişi
mükelleflerin gider yazamayacakları tazminatları düzenleyen 41/6. Maddesi;
“Her
türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan
tazminatlar (Akitlerde ceza şartı olarak derpiş edilen tazminatlar, cezai
mahiyette tazminat sayılmaz.)”
düzenlemesini, buna paralel şekilde,
serbest meslek erbabının gider yazamayacakları tazminatları düzenleyen 68/10
maddesi;
“Her
türlü para cezaları ve vergi cezaları ile serbest meslek erbabının suçlarından
doğan tazminatlar gider olarak indirilemez”
düzenlemesini ve son olarak yine bu
düzenleme paralel olarak kurumlarca gider yazılamayacak tazminatları düzenleyen
Kurumlar vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11'inci
maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi de
“Sözleşmelerde
ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin,
ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve
manevî zarar tazminat giderleri.”
düzenlemesini içermektedir.
Kanun metinleri açıkça “suçtan doğan
maddi ve manevi tazminat giderleri” dediği halde, bu düzenleme, yorum ile “kusurdan
doğan maddi ve manevi tazminat giderleri”ne dönüştürülmüştür.
Suç ile kusur kavramları doğal
olarak birbirinden farklıdır. Hatta bu farklılık hukuki açıdan kritik değerde
bir farklılıktır. Ceza hukuku, esasen neyin suç olup neyin olmadığını
belirleyen hukuk dalına verilen isimdir.
Bu iki kavramın vergi hukuku
anlamındaki karşılaştırması bakımından şu söylenebilir; bir kimsenin bir
eyleminin ya da eylemsizliğinin suç oluşturup oluşturmadığı bağımsız
mahkemelerce belirlenir. Bir kişinin suç işlediği bağımsız mahkemeler
tarafından hüküm altına alınana kadar kişiye suç işlemiş muamelesi yapılamaz.
Anılan yasal düzenlemelerde yer alan
düzenlenen “suç” kavramının, ceza mahkemelerince hüküm altına alınan “suç”tan
farklı bir suç olduğunu iddia etmek de mümkün değildir. Vergi İdaresinin
kendine özgü bir “suç” anlayışı olamaz. Kanunun sadece suç işlenmesi nedeniyle
ödenen tazminatların indiriminin kabul edilmediği düzenlemesini genişleterek,
olayda suç olsun olmasın, kusur sorumluluğundan kaynaklanan her türlü tazminat
ödemesine teşmil edilmesi hukuka aykırı düşer.
Kusur kavramı, suç kavramından çok
geniş bir kavramdır. Tanımlanmamış çok sayıda kusurlu davranıştan söz
edilebilmesine rağmen, suç kavramı sadece kanunlardaki ceza hükümlerinde
tanımlanan eylemlerden oluşur. Her kusurlu davranış suç değildir ama kural itibariyle
her suç oluşturan davranışın kusurlu davranış olduğu kabul edilebilir. Hal
böyle olunca, Gelir İdaresinin “kusurlu” davranışa atfen verdiği görüşlerin
esasen Kanunun lafzına ve ruhuna da uygun olarak “suç oluşturan davranışa” göre
daraltılarak tashih edilmesi gerekir.
Bazı görüş sahipleri, kanuna aykırı
davranışların Kanunda düzenlenen “suç” kavramı içinde yer almasının uygun
olduğunu ileri sürmektedir. Mükellefin hukukunun yorum ile bu kadar
daraltılmasının Kanunun açık lafzı karşısında hatalı bir yorum olduğu açıktır.
Özellikle, asayişin ve kamu düzeninin korunması için bambaşka saiklerle ihdas
edilen ve niteliği itibariyle suç olmayan çok sayıda kusur ve kanuna
aykırılığın bir gider kaleminin matrahtan indirimini engellediği yorumu
kanımızca amacını aşan, hukuka aykırı bir yorumdur. Örneğin bir geminin dümen
kilitlenmesi ile kıyıya çarpması veya bir uçağın elverişsiz hava koşullarında
düşmesi veyahut bir turistik tesisin fırtınada çatısının uçması gibi tazminat
yükü doğurabilecek çok sayıda olay bir yönüyle idari veya adli para cezasını
gerektiren, kusurlu ve kanuna aykırı hallerdendir. Oysa, ticari faaliyetin
doğal bir risk alanını oluşturan bu ve benzeri çok sayıda olaylar nedeniyle oluşan
türlü gider kalemlerinin indiriminin mümkün olmadığını iddia etmek, ticari
yaklaşım ilkesine doğrudan aykırı olup vergi mükellefini çaresiz ve korumasız
bırakmaktır.
Kanunun açık hükmüne göre; sözleşmeye, mahkeme ilamına veyahut kanun
emrine müstenit tazminat ödemesi yapan mükellefler, bu ödemelerine esas
eylemleri (ya da eylemsizlikleri) suç oluşturmadıkça –bu konuda bir ceza
mahkemesince verilen mahkûmiyet kararı olmadıkça- bu tazminat ödemelerini gelir
veya kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapabilirler. Kayıt tarihi
itibariyle sözkonusu eylemin ya da eylemsizliğin suç oluşturup oluşturmadığı
bilinmiyor ise (bu konuda hazırlık soruşturması veya ceza davası devam ediyor
olabilir), bu konuda ihtirazi kayıt ile beyanda bulunularak konu yargıya
taşınabilir, olayda suç oluşmadığının ortaya çıkması durumunda sözkonusu ödeme
kaleminin gider unsuru olarak dikkate alınması sağlanabilir. Bu konuda hak
kaybı yaşamak istemeyen mükellefler, maddi veya manevi tazminat ödemesinin
gündeme geldiği durumlarda, yapılacak ödemenin bir suç oluşturan eylem ya da
eylemsizliğe dayalı olup olmadığını belirlemeli, kaydını buna göre yapmalıdır.
Bu konuda tereddütleri olan mükelleflerin konuyu ihtirazi kayıtla beyan vermek
suretiyle yargıya taşımaları mümkündür.
Detaylı bilgi için:
Çetinkaya Hukuk Bürosu | www.cetinkaya.av.tr | clo@cetinkaya.av.tr | Tel: +90 212 212 99 55 | Fax: +90 212 212 79 71
Mecidiye Cad. Cevher Apt. No: 3/6 Mecidiyeköy 34387 Şişli - İstanbul
Av. Oğuz ÇETİNKAYA | oguzcetinkaya@cetinkaya.av.tr |
İndir