TAKVİM YILI KAPANDIKTAN SONRA BELGE DÜZENİNE AYKIRILIK NEDENİYLE ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI KESİLEMEZ
TAKVİM YILININ
KAPANMASINDAN SONRA YAPILAN VERGİ İNCELEMESİYLE BELİRLENEN VERGİ KAYBINI
DOĞURAN OLAYLARDAN YOLA ÇIKILARAK YIL İÇINDE BELGE DÜZENİNE DE AYKIRI
DAVRANILDIĞI YAKLAŞIMIYLA ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI KESİLEMEZ
Danıştay Vergi Dava
Daireleri Genel Kurulu 03.07.2009 gün, 2008/530 E. 2009/404 k. sayılı kararı
ile takvim yılı kapandıktan sonra yapılan vergi incelemesiyle belirlenen vergi
kaybını doğuran olaylardan yola çıkılarak incelemeye konu yılda belge düzenine
de aykırı davranıldığı yaklaşımıyla özel usulsüzlük cezası kesilemeyeceğine
karar verdi. Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun karar gerekçesi şu
şekilde: “Vergi Usul Kanununun şekle ve
usule aykırılıkları yaptırıma bağlayan bu düzenlemesinden önce ve 5432 sayılı
Yasanın ilk yürürlüğe konulduğu tarihte bir süre uygulanmasından sonra fatura
düzenlenmemesi konusunda mükellefleri caydırıcı olmak üzere gereksinme
duyulması nedeniyle 1951 yılında, sözü edilen Yasaya Ek 1´inci madde olarak
5815 sayılı Yasa ile "fatura cezası" başlığı altında hüküm eklendiği
de bilinmektedir. Değinilen Ek 1´inci maddenin gerekçesinde, vergi uygulaması
bakımından fatura almak ve vermek mecburiyetine uyulmamasının, vergi ziyaı
yaratan eylemlerden olduğu için başlangıçta usulsüzlük cezası konulmadığı,
ancak; vergi ziyaı takvim yılı sonunda belli olacağı için yılı içinde görülen
veya saptanan faturasız işlemler için herhangi bir işlem yapılamadığı,
dolayısıyla hesap döneminin kapanması ve sonucunun beklenmesi gerektiği,
uygulamada bu durumun, pek çok mükellefin disiplinsiz davranmasına yol açtığı
ve fatura düzenini bozacak bir kapsamda olduğu, bu sebeple faturalar hakkında
bir usulsüzlük cezası konulması zorunlu görüldüğü için Vergi Usul Kanununa
hüküm eklenmesinin teklif edildiği belirtilmiştir.
1961
yılında yürürlüğe giren 213 sayılı Vergi Usul Kanununun gerekçesi bulunmamakla
birlikte, 353´üncü maddenin, 2365 sayılı Yasanın 80´inci maddesiyle
değiştirilmesine ilişkin madde gerekçesinde; "...günümüzde, vergi
güvenliğini sağlayacak tedbirler arasında, vergilendirme döneminin
kapanmasından sonra yapılacak incelemelerden çok, cari yıl içinde yapılan mali
kontrollere önem verilmektedir. Suçun işlenmesinden bazen yıllarca sonra
yapılmakta olan vergi incelemesi, vergi ziyaı ile ilgili delil ve izlerin
çoğunlukla ortadan kalkmış olması nedeni ile ancak belli bir ölçüde etkili
olabilmektedir. Oysa anında yapılacak kontrollerle, geliri doğuran olayların
maddi bünyesi ile kayıtlar arasında ilişki kurulması mümkün olmakta, vergi
ziyaına yol açacak suçların zamanında önlenmesi sağlanmaktadır. Mükellef idare
ilişkilerinin artmasını temin eden bu kontroller bir çok halde vergi idaresinin
mükellefe yardımı şeklinde de belirebilmekte böylece mükelleflerin ilerde daha
ağır müeyyide ve cezalara maruz kalma ihtimali de büyük ölçüde bertaraf edilmiş
olmaktadır. Şüphesiz, anında yapılacak kontrollerin, belirtilen etki ve
faydaları sağlayabilmesi, belli bir disiplin içinde yürütülmesi, vergi
kanunlarına aykırı harekete yönelme istidadında olanların ihtar mahiyetindeki
cezalarla tecziye edilmesi şartına bağlıdır.
Vergi
ceza hükümlerinin yeniden düzenlenmesinde, özel usulsüzlük cezaları yukarıda
kısaca belirtilen anlayış içinde ele alınmış ve bunlarda, gerekli etkiyi
sağlayacak değişiklikler yapılmıştır. Bilindiği üzere, mükellefleri vergi
ziyaına sebebiyet verecek muhtemel vergi suçunu işlemeye götüren yollardan
başlıcaları; gider, satış ve diğer hâsılatlarla ilgili belge düzeni ve kayıt
nizamına ait olarak kanunda yer alan hükümlere gerektiği şekilde riayet
edilmemesi, daha genel şekilde ifadeyle, kayıtların, muameleleri bütünüyle
aksettirecek tarzda tutulmamasıdır. Bu itibarla özel usulsüzlük ve bunlara ait
cezaların tespitinde anılan hususların önlenmesinin ön planda
tutulduğu..." belirtilmiştir. Yukarıda belirtilen ve yasa yapıcı
tarafından fatura ve benzeri belgelerin alınıp verilmemesi suretiyle
mükelleflerin belge düzenine aykırı davranışlarının vergi kaybı doğup
doğmamasına bakılmaksızın ve vergi kaybı doğmasını önleyici biçimde yaptırıma
bağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla 353. madde, takvim
yılının kapanmasından sonra ve zamanaşımı süresi içinde vergi incelemesiyle
belirlenen ve vergi kaybı doğuran olaylardan yola çıkılarak, yılı içinde belge
düzenine de aykırı davranıldığı yaklaşımıyla ceza kesilmesini öngören bir
düzenleme içermemektedir.”
İndir