VERGİ YÜKÜNÜ GEÇMİŞE DÖNÜK OLARAK ARTIRAN YASAL DÜZENLEME ANAYASAYA AYKIRIDIR
VERGİ YÜKÜNÜ GEÇMİŞE
DÖNÜK OLARAK ARTIRAN YASAL DÜZENLEME ANAYASAYA AYKIRIDIR
Anayasa Mahkemesi,
26.1.2012 gün, 2011/74 E., 2012/15 k. Sayılı kararı ile 6009 sayılı Kanun’un
62. maddesinin (d) bendinde yer alan “…1/7/2010 tarihinden geçerli olmak
üzere…” ibaresini iptal etmiş ve Kanuna zamanaşımına uğramış 1.1.2005
tarihinden önceki döneme ilişkin vergi borçlarının yeniden canlandıracak
şekilde yürürlük tarihi konmasının Anayasaya aykırı olduğuna hükmetmiştir:
İstanbul 2. Vergi
Mahkemesi’nin iptal başvuru gerekçesi şu şekilde: “… 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlenen tarih ve tebliğ zamanaşımının takdir
komisyonuna havale edilmesi üzerine duracağına ilişkin yasa hükmünün Anayasa
Mahkemesinin yukarıda değinilen kararı ile iptal edilmesi üzerine, 6009 sayılı
Kanunun anılan hükümleri ile konunun yeniden düzenlendiği, takdir komisyonuna
havale edilen mükellefler için zamanaşımının en fazla bir yıl süre ile
duracağı, bir yılın sonunda zamanaşımı süresinin kaldığı yerden tekrar işlemeye
başlayacağı yolunda hüküm tesis edildiği görülmektedir. Ancak, Anayasa
Mahkemesi kararının 15.10.2009 tarihini taşıması, kararın içeriğinde iptal
hükmünün altı ay sonra yürürlüğe gireceğine hükmedilmesi ve bu kararın da
gerekçeli olarak 08.01.2010 tarihinde yayımlanmasına rağmen; iptal kararı
üzerine konuyla ilgili yapılan yasal düzenleme 01.08.2010 tarihinde yayımlanıp,
bu tarihte yürürlüğe girmiştir. Yine, Kanunun 62. maddesi uyarınca 01.07.2010
tarihinden itibaren geçerli olacağına hükmedilmekle beraber, söz konusu Kanunun
16. maddesi ile 213 sayılı Kanuna eklenen geçici 28. maddeyle 01.01.2005
tarihinden önceye ait olup, 31.12.2012’ye kadar tebliğ edilmeyen vergilerin
zamanaşımına uğrayacağına ilişkin özel bir hükme yer verilmiştir.
Bu noktada 6009
sayılı Kanunun 62. maddesinde “1/7/2010 tarihinden geçerli olmak üzere”
ifadesiyle konuya ilişkin 8. ve 16. madde hükümlerinin, vergi hukuku noktasında
ne anlam ifade ettiği önem kazanacak ve konunun bu açıdan ele alınıp
tartışılması gerekecektir. Bu kapsamda dikkat edilmesi gereken en temel husus,
konuyla ilgili yasa hükümlerinin Kanunun da işaret ettiği gibi yayımı
tarihinde, yani 01.08.2010’da yürürlüğe girecek olmasıdır. Böylece itiraza konu
kanun kuralı ile henüz yürürlükte olmayan bir Kanun hükmünün geçmişe yürütülmesi
söz konusu olacaktır. Böylece, bu düşünce, ilkesel olarak vergi hukukunda kabul
edilmeyen “kanunlarının gerçek anlamda geriye yürütülmesi” suretiyle, hem
oluşan müktesep hakların zedelenmesine neden olacak, hem de hukukun genel
ilkelerinden olan “hukuki güvenlik ilkesi” ile bağdaşmayacaktır. Dolayısıyla,
olaya ilişkin söz konusu yasa maddelerinin yürürlük kazandığı 08.01.2010
tarihinden sonra hukuki sonuçlarını doğurmaya başlaması hukuk devleti olmanın
en temel gerekliliklerinden birisidir.
Bilindiği gibi
parlamenter demokrasilerde en temel karar organı Yasama meclisidir. Kural
olarak Yasama organın bir konu hakkında harekete geçip serdettiği pozitif
iradesi yeni bir hukuki durumun inşasına sebep olurken bazen konuyla ilgili
harekete geçmeyerek sergilediği negatif irade de hukuki sonuçlar
doğurabilmektedir. Anayasa Mahkemesince verilen iptal ve kararın yürürlük
tarihinin ertelenmesi kararlarına karşı Yasama Organınca sergilenen hareketsiz
durum buna en güzel örnektir.
Bu kapsamda; vergi
hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve vergide kararlılığın göstergesi olarak
kabul edilen zamanaşımı müessesesi 213 sayılı Kanunun 114/1. maddesinde genel
kural olarak düzenlenmiştir. Ancak bu genel kurala aynı maddenin 2. fıkrasında
takdir komisyonuna sevk edilen mükellefler hakkında zaman aşımının duracağına
ilişkin istisnai bir hüküm getirilmişti. Bu hükmün Anayasa Mahkemesi tarafından
yukarıda belirtilen kararı ile iptal edilmesi üzerine 213 sayılı Kanunun 114/1.
maddesinde belirlenen genel kuralın uygulanmasına anılan Mahkeme tarafından
konulan altı aylık sürenin dışında hukuken hiç bir engel bulunmamaktaydı. Bu
süre de 08.07.2010 tarihinde dolmuş ve bu tarih itibariyle yasal düzenleme
yapılmamıştı. Böylece 09.07.2010 tarihi itibariyle genel zamanaşımı kuralının uygulanmasına
engel olacak hiç bir hukuki durum bulunmadığından bu tarih itibariyle 2004 ve
daha öncesi dönemlere ait vergiler takdir komisyonuna sevk edilmiş olsalar bile
“tarh zamanaşımı”na uğramıştır.
Bununla birlikte
konuyla ilgili 23.07.2010 tarihinde 6009 sayılı Kanunla yukarıda değinilen
yasal düzenlemeler yapılmış ve söz konusu düzenlemeler 01.08.2010 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Ancak itiraza konu kanun kuralı ile 01.08.2010 tarihinde
yürürlüğe giren ve takdir komisyonuna havale edilmiş mükelleflerin vergi
yükümlülükleri ile ilgili zaman aşımının oluşmasını engellemek veya oluşan
zaman aşımını ortadan kaldırmak noktasında düzenlemeleri ihtiva eden 6009
sayılı Kanunun 8. ve 16. maddelerini geçmişe yürütülmek suretiyle 09.07.2010
tarihi itibariyle ilgilileri hakkında oluşan bir nevi müktesep hak niteliğinde
olan (zaman aşımı) hukuki durum ortadan kaldırılmıştır. Bu da yukarıda
değinilen Anayasanın 2. maddesinin belirtilen hukuk devleti (hukuki güvenlik)
ilkesine açık aykırılık teşkil etmektedir.
Bu durumda; 6009
sayılı Kanunun 62. maddesinde (d) bendinde yer alan “1/7/2010 tarihinden
geçerli olmak üzere” ifadesinin Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğu sonucuna
varılmıştır.
Nitekim Anayasa
Mahkemesi, vergi ve benzeri borçların tahsili noktasında kanunlarının
mükelleflerin aleyhine geçmişe etkili bir şekilde uygulanmasına olanak tanıyan
5766 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 28.4.2011 günlü, E. 2009/39, K.
2011/68 sayılı kararı ile iptaline karar vermiş ve 28.4.2011 günlü, E. 2009/39,
K. 2011/23 sayılı kararı ile ilgili hükmün yürürlüğünün durdurulmasına
hükmetmiştir.
Açıklanan nedenlerle,
Anayasa’nın 152. maddesi kapsamında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, o
dava sebebi ile uygulanacak bir kanun hükmünün Anayasaya aykırı olduğu kanısına
götüren görüşünü açıklayan kararı ile Anayasa Mahkemesine başvurmasını
düzenleyen 6216 sayılı Kanunun 40. maddesinin 1.fıkrası uyarınca; 6009 sayılı
Kanunun yürürlük maddesi olan 62. maddesinin (d) bendinde, yer alan “01/07/2010
tarihinden geçerli olmak üzere” ibaresinin Anayasanın 2. maddesine aykırı
olduğu gerekçesi ile iptali için re’sen Anayasa Mahkemesine başvurulmasına,
dosyadaki belge örneklerinin onaylanıp dizi pusulasına bağlanarak Anayasa
Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine, Yüksek Mahkemece bir karar verilinceye
kadar veya dosyanın mahkemeye gidişinden itibaren beş aylık sürenin dolmasına
kadar davanın bekletilmesine, 25/05/2011 tarihinde karar verildi.”
Anayasa Mahkemesinin
iptal gerekçesi de yukarıdaki gerekçeye uygun olarak şu şekilde: “… İtiraz
konusu ibareyle yürürlük tarihi belirlenen 8. ve 16. maddelerle 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu’nda yapılan değişiklikler sonucunda, 6009 sayılı Kanun’un
yürürlüğe girdiği tarihte zamanaşımına uğramış 1.1.2005 tarihinden önceki
döneme ilişkin vergi borçlarının yeniden canlandırılması suretiyle Kanun
hükümleri geriye yürütülmüş olmaktadır.
Kamu hizmetlerinin
yürütülmesinde gerekli kaynağın elde edilmesi adına vergi ve diğer kamu
alacaklarının takip ve tahsili için hukuki düzenlemeler ve ayrıcalıklı
yetkilerle kolaylık ve hızlılık sağlanmasının doğal olduğu kabul edilmekle
birlikte bu konuda bireylerin hakları ve hukukun genel ilkelerinin de göz
önünde bulundurulması hukuk devletinin bir gereğidir.
Düzenlemeden beklenen
kamu yararının, vergi borçlarının zamanaşımına uğramasını önleyerek daha yüksek
oranda tahsilâtın sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Buna karşılık
mükelleflerin, zamanaşımına uğramış vergi borçlarından sorumlu tutulmaları,
diğer bir anlatımla zamanaşımına uğramış borçların yeniden canlandırılması
hukuka olan güven duygusunu zedeler ve hukuk güvenliği ilkesi ile de bağdaşmaz.
6009 sayılı Kanun’un
62. maddesinin (d) bendinde yer alan ibare ile getirilen düzenlemenin,
mükelleflerin sorumluluklarını geçmişe dönük olarak arttırması ve zamanaşımına
uğramış vergi borçlarını canlandırması hukuk kurallarının geriye yürütülmesi
anlamına gelmekte ve Anayasa’da yer alan hukuk devleti kapsamındaki hukuk
güvenliği ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle
itiraz konusu kural, 6009 sayılı Kanun’un 62. maddesinin (d) bendinde yer alan
8. ve 16. maddeler yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptali
gerekir.”
İndir